Feng Shui Turkey | Ana Sayfa
34
home,page-template,page-template-full_width,page-template-full_width-php,page,page-id-34,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-child-theme-ver-1.0.0,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

Kış Gündönümünün Getirdikleri

Kış Gündönümünün Getirdikleri

Yaşasın, günler artık uzamaya başlıyor. Dün kuzey yarımkürede kış dönümü idi. Yılın iki noktasında, Haziran ortası ve Aralık ortasında, gün içindeki aydınlık ve karanlık dengesi en uç noktaya ulaşır ve güneşin yükseldiği ve aynı yerde bulunduğu birkaç gün yaşarız. Güneş doğar, aynı yerde  “hareketsiz durur”. Bu zaman İngilizce Solstice, Latince sol (güneş) ve stil (durgun) olarak bilinir ve şu anda bu durgunluk zamanının ortasındayız. Dünyanın kuzey yarısında Kış Gündönümü, güneyde ise Yaz Gündönümü.

Bu güneş olayı tüm dünyada ve insanlık tarihi boyunca gözlemlenmiştir ve Gündönümü ile ilgili birçok geleneksel halk hikayeleri benzer yenilenme ve yenilenme temalarını anlatmaktadır.

Sabah Permakültür Araştırma Merkezi’nin bültenini aldım ve Charlotte Aschwanden’ın makalesi çok hoşuma gitti. Charlotte bu makale ile, modern toplumda yaşayanlara, gerçekten kalıcı bir kültürün yaratılmasına yardımcı olacak yenilenme fikrini kullanmaları için ilham sağlamayı amaçlamış.

Yenilenme Nedir?

Birçok çevreci söylem, çevre korunmasında “sürdürülebilir” olmayı hedefler. Bir şey sürdürülebilir olduğunda, mevcut kaynaklarla gelişmeye devam edebilir, ancak kendi içinde gelişmez. Bu nedenle, sürdürülebilir olmak iyi bir başlangıç ​​noktası sayılabilir, ancak nihai hedef olmamalıdır.

Toby Hemenway, sürdürebilirliği şöyle açıklamış: “Dejeneratif olan şeyler- yani, çürüyen, kirleten, yok eden, zarar veren şeyler ile rejeneratif, yani yenilenen faaliyetler arasındaki orta nokta”

Dolayısıyla amaç, sadece sürdürmek yerine yenilenen sistemlere ulaşmaktır. Toby Hemenway’in de işaret ettiği gibi, doğal olarak işleyen ekosistemler genellikle içinde rejenerasyon, yani yenilenme içerirler.

Rejeneratif Bakış Açısı

Gelişen ekosistemler, doğum – büyüme – ölüm – çürüme – yeniden doğuş döngüsü içerisinde sürekli olarak yenilenmektedir. Ancak bunun gerçekleşmesi için önce bir tür ölümün olması gerekir. Ölüm yoksa, o zaman yeniden doğum olamaz.

Fiziksel bir ekosistemde bunu görmek kolaydır; örneğin ormanda toprağın zengin ve verimli olması için, içinde büyüyen bitkilerin ölmesi gerekir. Böylece çürüyen bitkiler, bir zamanlar onları besleyen toprağın beslenmesini sağlar. Bu yaklaşımı sosyal permakültürümüzdeki görünmez sistemlerimizde de benimsemek giderek daha fazla önem kazanıyor. Ekosistemimizi daha da çok geliştiren permakültür sistemlerine sahip olmak isteyebiliriz, ancak kendi sistemimizin bazı bölümlerinden feragat etmek istemiyorsak, erişme potansiyelimiz olan yenilenmelerden de uzak duruyoruz demektir. Bu, insan toplulukları, ilişkiler ve hatta kendi zihnimizin manzaraları için bile geçerli olabilir.

Işık ve karanlık

Birçok toplumda kış gündönümündeki ölüm ve yeniden doğuş temalarına ilişkin hikayeler bulabiliriz. Örneğin, İngiliz kültüründe Çobanpüskülü ve Meşe Kralı adında iki ağacın savaş hikayesini anlatılır. Bu ağaçlar ateş ve eril gücü temsil eden ikiz kardeşlere benzetilir. Her yıl iki kez birlikte savaşırlar – bir kez kış gündönümünde ve bir kez de yaz gündönümünde. Kış gündönümünde, gökyüzü ve ışık tanrısı Meşe Kral savaşı kazanır ve karanlık ve yeraltı tanrısı Çobanpüskülü Kralı’nı öldürür. Böylece, yılın en karanlık gününde bile, insanlara bu noktadan sonra günlerin daha uzun olmaya başlayacağı ve bir büyüme zamanının mevcut olduğu hatırlatılır. Yaz gündönümünde Çobanpüskülü Kralı yenilenir ve Meşe Kralını öldürür ve böylece döngü devam eder.

Eski Yunanlıların buna eşdeğer hikayesi Hades ve Persephone’un hikayesidir.

Persephone, doğurganlık ve büyüme Tanrıçası Demeter’in kızıdır. Bir gün Persephone yeraltı dünyasının tanrısı Hades ile karşılaşır. Burası tam belli değil ama ya baştan çıkarıldı ya kaçırıldı, ya da isteyerek gitti – her şekilde, yeraltında Hades’in  ona lezzetli, sulu bir meyve sunduğu yere iner. Bu sırada Demeter, kızını bulmaya çalışırken çılgına döner. Öfke içinde, bitkilerin büyümesine yardımcı olmayı unutur. Yapraklar ağaçlardan düşer, çiçekler solup gider, toprak soğur ve çıplaklaşır.

… Persephone bir nar alır ve… altı tohum yer.

Demeter Persephone’u bulduğunda eve gelmesini ister. Hades, iş işten geçti der ve yeraltı dünyasının meyvesini yediğini söyler. Sonunda sadece altı nar çekirdeği yediği için yılın 6 ayını ışık dünyasında ve 6 ayını da yer altı dünyasında geçirebileceğini kabul ederler.

Eski dünyada yaşamıyor olsak da, bu hikayeler hangi titreşimleri alıp kendi hayatımıza uygulayacağımız konusunda bize ilham kaynağı olabilir. Bu öyküleri metafor olarak ele alırsak, kesinlikle kaçınılmaz olan doğa döngülerinin içinde, her iki hikayenin de bu kaçınılmazlığa karşı bir mücadele unsuru içerdiğini fark edebiliriz. Ağaç krallarının savaşını veya Demeter’in Persephone’u bırakmayı reddetmesini, eski kalıplara tutunmak ve değişime direnmeye çalışmanın sembolü olarak görebiliriz.

Uygarlığın Sonu

O halde değişime karşı direniş, yenilenmeyi engelleyebilir – kişiselden küresel olana kadar. Toby Hemenway’in dediği gibi permakültür, insanların ekosistemdeki diğer varlıklar ile birlikte, yenilenen bir dünya tasarlamaya yardımcı olabilir; fakat mevcut sözde “medeniyet” modelimizde bunu başarmak mümkün değildir. Modern toplum, rejeneratif olmayan ve hatta sürdürülebilir bile olmayan kalıplara dayandığından, yeni modellerin gelişmesi için mevcut olanların yok olması gerekir.

Charlotte’un makalesinin sonu beni düşüncelere sevkediyor: “Eski uygarlığın yok oluşunun bir parçası olmak biz Permakültür uygulayıcılarının işi değildir, çünkü permakültür bu sondan doğabilecek alternatifin ve yeni kültürün yaratılmasında çok derece yararlıdır. Bununla birlikte, yenilenmeyi bekleyen insan topluluğunun büyümesini kolaylaştırmak için, yılın bu güçlü zamanında, kendimize şu soruyu sormak faydalı olabilir: Siz kendi hayatınızda yeniden canlandırmak için yok olmayı bekleyen hangi kalıpları tutuyorsunuz?